Yol


Yol hayali kurmak.
Bir kamyonetin damperinde ayrıldığın yeri düşünmeden bir yerlere varmayı beklemek.

Bu tanım cümleleri bir şeyler çağırıştıyor bana, bir yaz sıcağında her şeyi geride bırakıp kaçmayı çağırıştırıyor. Arkana bakmadan, içinde boğazından aşağıya süzülen bir suçluluk olmadan kaçmayı çağrıştıyor. Gitmek ne güzel.

Sıcak eskisi gibi sarıyor ruhumu, kendime tutunmaktan başka çarem kalmadığı zamanlar gibi sarıyor her tarafımı. Yolun kenarına oturmuş bir arabanın durmasını beklerken, asfaltın sıcaklığından ötürü asfalta yakın havanın oluşturduğu o sıcak hava dalgasını izlerken buluyorum bir anda kendimi. Aradığım bu olmalı diyorum bu kadar basit, bu kadar tasasız. Bir kamyonet duruyor, atla arkaya diyor şöförü. Kafa sallıyor, teşekkür ediyorum. Müteşekkirim çünkü ona beni başka bir yerlere götürdüğü için. Yolun sonunda veya başında olmam değil mesele. Yolun ortasında bir yerlerde hareket halinde olmam mühim olan.

Gitmek istiyorum, doyasıya gitmek. Bavulsuz, yüksüz ve tasasız. Bir şeyleri sadece yapmak istediğim için yapmak istiyorum. Taşlık yollarda bir damperde sallanarak, güneşten rahatsız olarak, dudaklarım birbirine yapışmış bir halde ayrılmak istiyorum bulunduğum yerden. Dertlerim bunlar olsun istiyorum. Kafamda ne soru işaretleri, ne de en ufak bir kaygı.

Ama onun yerine koca bir özgürlüğüm var. Büyük ve bir tıpası açık bir havuzda yüzme özgürlüğüm var. Tam aradığım gibi, istediğim yöne yüzebilirim, istediğim tarafa dalabilir, istersem boğabilirim kendimi. Eninde sonunda döne dolana anaforlarla baş başa vereceğim.
Yol hayali kurmak. Yaşlanıyor insan eskisi gibi kalmıyor. Engeller artıyor, yükler ağırlaşıyor. Yollar eskisi kadar güvenli değil artık, arkana bakmadan gitmek hayal. Rüyanda gördüğün, nefes nefese kalktığın, içini parçalayan bir hayal.

Kamyonet sonra yavaşlıyor, durmaya yakın bir hıza gelene kadar sabırla yavaşlıyor kamyonet. Ağzım hiç olmadığı kadar kuru, dudaklarım birbirlerine uhulanmış gibi sanki. Devam et demek istiyorum ama içimde kalıyor tüm serzenişlerim. Beklenenen oluyor duruyor araç. Kapısı açılıyor şöförü çıkıyor dışarı, yanıma geliyor. “Buraya kadar evlat” diyor ve gülümsüyor bana. Suratımı bir soru işaretine dönüştürüyorum bir anda. “Neden?” yazıyor alnımın ortasında. “İlerisi dağ evlat” diyor adam, üzülüyor halime buna rağmen devam ediyor cümlesine, “ve dağdan ileride hiçbir şey yok, ilerisi dünyanın sonu ve dünyanın sonuna giden tüm yollar kapalı.”

Teşekkür ediyorum ona, bu sefer sadece kibarlık olsun diye yapıyorum bunu.

Kırıyor tüm unutlarımı iyice sıkıp suyunu süzüyorum. Ancak susuzluğuma iyi geliyor bu meret. Yol hep hayaldi zaten.

Comments