Burn motherfucker burn

Hey teacher,

Her taraf yanıyordu, etrafta hurdaya dönmüş arabalar, devrilmiş çöp kamyonları, tuzla buz olmuş cam kalıntıları ve baş örtülü kadınlar vardı. Kafamı kaldırıp baktım, helikopterler tekinsiz uçuyorlar, trafolar elektrik sızdırıyor ve insanlar cep telefonlarına sarılmış mobil internetin çekmemesinden ötürü ağlıyorlardı. Kimseye yardım edemezdim, kimseye yardım da etmek istemiyordum. İçimdeki insanlık kaybolmuştu, muhtemelen bir köşeye sinmiş ve her şey bittikten sonra ortaya çıkıp "aa neler oldu öyle, bir markete kadar gitmiştim oysa" bahanesi üretecekti. 
Uzaklaşmalıydım, bir yere gitmek için değil sadece kaçmak için kaçmalıydım. Çünkü seferi olduğunda tanrı da günah yazmazdı. O yüzden etrafımı kolaçan ettim tek başıma gideceğim bir araç aradım. Çalışan otobüsler açmadı beni, kalabalık olurdu herkes gelmek isterdi. Arabalar da öyleydi, otostop çekmek isteyenler olurdu, her seferinde "hızlı geçiyordum göremedim sizi" demek istemiyordum. Motosiklet falan bulmalıydım. Motosiklet buldum ama kullanamadım. 100 metre sürdükten sonra düştüm. Bacağım ezildi. Tşörtümü çıkarıp yırttım, yırttığım kısmı burup yakıt deposuna soktum. Yakıp kaçtım. Beklediğim ölçüde olmasa da küçük bir patlama oldu, gülümsedim. 
Bisiklet bulabilirdim ama bacağım çok iyi halde sayılmazdı.
Başlarım böyle kıyamete diye içimden geçirmiştim. Hayatımda yaşama ihtimalim olan tek kıyameti bile elime yüzüme bulaştırmıştım. Baş örtülü teyzeler etrafımı sarmışlar "evladım" inlemeleriyle kalbimin derinliklerine korku salıyorlardı. Yüzlerine baktım hepsinin, çok çirkinlerdi. Neden bir tek onlar sapasağlam hayatta kalmışlardı. Başörtülerinde radyasyonu engelleyecek bir koruma mı vardı?

Lanet olsun, tekinsiz uçan helikopterlerin bazıları düşüyordu ve ben dizlerimin üzerine çökmüş merak ediyordum. Hayatımı, amacımı ve beklentilerimi...

Hiçbir anlam bulamıyordum. Mutlu değildim. İm.

Comments