Eski

Elleri çizik, yüzü kırmızı bir adamdı. Eski şehirin eski sakinlerinden. Adımlarını hep bir yerlere yetişiyormuş gibi ivedilikle atar, bir gölge kadar sessiz yürürdü. Onu anlamak için şehri biraz anlamak gerekirdi. Şehir hissettiklerini sorgusuz sualsiz aktarırdı, soğuğu jilet gibi keser, sıcağı tendürdiyot gibi yakardı. Şehri tanıyanlar onu tanırlardı. Bir hikayesi yoktu. O bir başka hikayenin içinde figüranlık yapar, yan rol hayaller kurardı. Göz bebeklerinin içinde görebilirsen görürdün gülümsemesini ama şiddeti, öfkesi RPG-7 gibiydi, çelik zırhları delip, tahrip edebilirdi insanlığı.
Vicdanı var mıydı veya sevebiliyor muydu hiç?
Eski şehirin eski sakinlerindendi, yorulmak bilmez çalışırdı, kan ter içinde kalıp, çoklukla şükrederdi. Çevresindekiler ona benzesin isterdi, onun sevgisiz, iğrenç hayatı gibi hayatlar yaşasın ister, çocuklarına bu öğütü verirdi.
Yaşamayı hiçbir zaman sevmemişti o, zaman doldurmak ve bitirmek istiyordu bu tatsız süreci. Sokakta karşınıza çıkınca endişelenirdiniz. Ama çizik ellerini görünce belki fark ederdiniz, onun tüm rotası, tüm geçeceği yollar önceden ayarlanmıştı, ellerine bakar ona göre davranırdı.
Ah o ellerini cebine sokabilseydi...

Comments

  1. bütün gün kafamın içinde duruyordu bu yazı, bu kadarını çıkarabildim. kafamın içindeki daha iyiydi. sağol mia.

    ReplyDelete

Post a Comment

Söyleyeceğin her şey alehine delil olarak kullanılabilir.