Bilemeyişlerimi boncuk yapıp ipe dizsem, tesbih tüccarı olurdum.

Elindeki kartları karıştırdı desteyi masanın üzerine yarım ay olacak şekilde serdi. 8 adet kart seçmemi istedi. Hızlıca bir tanesine davrandım. Sertçe elime vurdu. Hisset, dedi. Seçtiğin kartı hisset. Uzun zaman önce bir şeyler hissetmiştim. Böyle mayhoş bir şeydi sanki. Şimdi boş bir peynir tenekesiyim. Vursan tınlamam bile. Veya ne bileyim. Elimi kartların üzerinde gezdirdim, bir hissin peşinde altın dedektörü gibi dolandı durdu. Bir şey hisseder gibi oldum, sonra açlığımmış içime hapsettim. Ortadan bir kağıda uzandım. Çektim. Kartı eline aldı. Yüzü bir garip mi oldu, yoksa hep böyle garip miydi, bilemedim. Bilemeyişlerimi boncuk yapıp ipe dizsem, tesbih tüccarı olurdum.

Kartı çevirip masanın üzerine koydu. Keni kuyruğunu yiyen bir yılan vardı üzerinde.


Sonsuz bir yolculuğa çıkacaksın, dedi.
Kötü bir şeymiş gibi konuşuyorsun, dedim. Beni ilk defa görüyormuş gibi yüzüme baktı. Seç bir tane daha dedi. Gezdirdim elimi, gözlerimi kapadım. Bana doğru bir el uzandı karanlığın içinde, durdum kartı seçtim.
Kartı çevirdi diğerinin yanına koydu. Tek memesi açık bir kadın elini uzatıyordu.
Olmaman gereken bir yerde, yapmaman gereken şeyler yapacaksın, dedi.
Ne gibi şeyler.
Başına büyük belalar açacak, seni uykusuz, güçsüz ve kırılgan hale getirecek şeyler.
Bir kart daha seçtim. Kıvırcık saçlı güzelce bir kadın kafası çıktı.
Kıvırcık saçlı kadınları severim, dedim.
Kayıp ruhların arasından geçip ebedi bir acıya doğru yol alacaksın, dedi.
Ağzından bir de güzel laf çıksa keşke, dedim. Acıyarak bana bakıp, çek bir kart daha, dedi.

Bir kart daha seçtim, heyecanla çevirdim ve rahatladım. Şaha kalkmış kanatlı bir at vardı. Hiç şüphesiz bu iyiye delaletti. At murattı. Kanatlı at muhakkak daha iyi bir şey demekti.

Sana umut veren, seni mutlu edeceğini sandığın biriyle tanışacaksın. Büyük paralar kazanacaksın ve bu seni bir süreliğine mutlu edecek, her şeyi çözebileceğini düşündürecek ancak çok geçmeden büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaksın, dedi.
Ne zaman?
3 yıl sonra.

Çek bir kart.
Çabucak bitmesini istediğin bir çilenin içinde sıkışacaksın. İnsanlardan yardım dileneceksin, pek azı sana yardım elini uzatacak ama onların da bir anlamı olmayacak
Çek.
Yolculuğun boyunca büyük emekler verdiğin, bir işe yaramasını umduğun hiçbir şeyin anlamı olmayacak. Sadece daha az düşünmek ve delirmemek için her gün tekrarlayacağın bir evcil bir çile edineceksin.
Çek.
Korkunç bir şey çekmiştim. Yüzüm ekşidi.
Bak bu güzel işte, bir aile kuracaksın, çocuklarını yetiştirecek ve onları kendi yaşadığın dünyanın içine hazırlayacaksın. Çocukların seni mutlu edecek, onların başarısızlıkları seni iştahlandıracak.

Kalkıp gitmek istiyordum artık. Güya bana iyi gelecekti bu. Güya beni umutlandıracak, psikolojimi düzeltecekti. İyi ki fala inanmıyordum. Ya bu saçmalıklara inansaydım, ya şekillerin hayatımda bir karşılığı olsaydı.

Çek, bu son.
Çektim, yine berbat bir şey çıktı.

Biliyor musun, dedi daha önce söylediğim hiçbir şeyin önemi kalmadı. Her şey unutulacak. Her şey büyük bir siyahlığın içine karışacak ve nüvelerine ayrılacak. Sen hiç olmadığın kadar hiç olmayacaksın. Sonsuz bir sakinliğin içinde senden kimsenin hiçbir şey beklemediği ve senin kılını kıpırdatmana gerek olmayacak bir emeklilik yaşacaksın.
Sen şansılısın, kartların ve talihin yerinde.

Ceketimi alıp kalktım masadan.
3 yıl sonra gelecek parayı, faizde mi, konutta mı yoksa direk kumarda mı kaybetsem diye düşünmeye başladım. Pişmiş kelle gibi sırıtıyordum sokakta, dostlarım haklıydı, iyi gelmişti bu fal meselesi. Rahatlamıştım. Hiç olmadığım kadar...







Comments